Bütün yaz aylak aylak dolaştıktan sonra kendimizi antik yoga uygulamasına tanıtmak için şu andan daha iyi bir zaman düşünebiliyor musunuz?
Sadece 10 gün sonra, 22 Eylül Cuma günü, sonbaharın gelişini kutluyor olacağız. Kimimiz için sonbahar en romantik ay; kimimiz içinse düşen yapraklar ufuktaki kış fikriyle flört etmekte. Güneşin bize daha erken elveda demesiyle birlikte günlerin kısaldığını anlıyorum; tabi ki bu durum ister istemez yeni yılın habercisi oluyor. Daha sağlıklı yemek seçenekleri ve egzersizle birlikte ruhuma ve bedenime daha iyi bakmam gerektiğini hatırılıyorum her sene.
Sonbaharla birlikte gelen hepimizin tanıdık olduğu monoton değişime burun kıvırmaktansa, onu memnuniyetle karşılıyorum ve derin kış uykuma dalmadan önce kendimi bu sene son bir defa daha arındırma fırsatını yakalıyorum. Çevremde artık tek tük kalan asi kır çiçekleri gibi, hırçınlaşan doğada esin kaynağı buluyorum.
Yılın son zamanında giderek daha karmaşık, dikkatimizi dağıtan teknoloji ve tüketim odaklı modern yaşamlarımızdan biraz da olsun kurtulup nefes alabilmek için yogadan daha mükemmel kaçış noktası yok bence.
Şu anda sahip olduğumuz/olabileceğimiz barış ve memnuniyeti bulmak her zaman en zorlu gorevlerden biri ve yoga, doğanın sakinleşmesiyle birlikte, bu çok arzu edilen sükuneti bulmak için bize gereken araçları tüm kalbiyle sağlıyor.
Yogayla çikolata arasında çok büyük benzerlikler var. Daha önce çikolatanın tadına bakmadan yaşayan bir insan, kaçıracak bir şeyi olmadığı için mükemmel bir şekilde hayatına devam edebilir. Ama o grubun dışında kalan biz faniler için, o tadı aldıktan sonra geri dönüş yok!
Tabi ki çikolataya katiyen yer olmayan diyetlere katlandığınızda, o hiç olmamış gibi hayatınıza devam edebilirsiniz. Ancak tanıdık tadın yol açtığı zevk her zaman aklınızın arkasında bir yerlerde kalır.
“Bu sonbahar yoga yapmaya başlıyorum ve artık geri dönüşü yok.” diyorsanız, sizi hemen aşağıya alalım:
1. Küçük adımlarla başlayın
İnsanların yogaya başlamasına engel olan faktörlerden en önemlisi bence çekinmeleri. Çok da haksız sayılmazlar hani… Instagram’da, televizyonda, Facebook’ta gördüğümüz ünlü yoga giyim markaları ve modelleri, hızlı kurumsallaşma ve yasadışı olarak(!) pahalıya pazarlanan aylık sınıf paketleri ile bu endüstrinin acemi dostu olduğu kesinlikle söylenemez!
Neyse ki, internette sınırsız sayıda ücretsiz kaynak var. Bir saatlik YouTube videolarından, her bir pozun anatomik olarak doğru biçimde tanımlanmasına değinen bloglara kadar her türlü yoga ile ilgili sorunun cevabı var.
Pozların isimlerini ve yoganın işleyişini rahatça anlamak için internetteki kaynakları kullanın; böylece, ilk stüdyo dersinize girerken hiçbir sey sizi yıldıramaz.
2. Araştır
Doğru stüdyoyu ve doğru eğitmenleri bulmak, yogadan maksimum keyif almanız için ikinci adım olabilir. Amerika’da çoğu yoga stüdyosu “ilk hafta bizden” gibi seçenekler sunuyor; eminim Türkiye’de de benzer imkanlar vardır. İş yerinize veya evinize yakın semtlerdeki stüdyoları keşfetmek için bu kampanyaları kullanabilirsiniz.
3. Arkadaşını kap!
Güzel deneyimleri bizimle paylaşacak birileri olduğunda her şey daha keyifli! Sizinle aynı sınıfa katılmak için bir arkadaşınızı ikna edebilirsiniz. Böylece yeni gireceğiniz bir ortama yakın arkadaşınız sayesinde daha kolay alışabilirsiniz.
4. Dene!
Yani demem o ki, gerçekten bütün kalbinizle verebileceğinizin en iyisini verin. Bir sürü insan, sadece iki hafta sonra Crow pozunu yapamadığında yogadan vazgeçiyor. Bu dünyanın içine girdiğinizde rekabetin, karşılaştırmanın ve kendiniz için koyduğunuz imkansız hedeflerin artık var olamayacağını anlayın.
Yoga sadece yolculuğun tadını çıkarmakla ilgili bence. Yanınızdaki matte pratik yapan arkadaşınızla sizin yolculuğunuz çok farklı. Herkesin yolu kendine özel ve benzersiz.
Her seferinde açık bir zihin ve merhametli bir kalp ile matinize oturduğunuzda pozların size ne kadar kolay geleceğine şaşıracaksınız!
5. Bırak!
Yoga fiziksel uygulama kadar zihinsel durumunuzla da ilgilidir. Olumsuzluğun kaybolmasına izin verin; zihninizi temizlemek için bilinçli bir çaba gösterin. Öncelikle, yoga yapanların kim olduğunu, neye benzediğini, nasıl giyindiklerini, ne yediğini vb. konusunda önyargılı kavramları bırakmaya çalışın.
Her yogi farklıdır ve yogayı kendine özgü şekilde tanımlar.
İkincisi, kendinize yönelttiğiniz tüm yargıları ve olumsuz duyguları bırakmak için çabalayın. Sadece şimdiki zamanın ve yolculuğun tadını çıkarın.
Her günün farklı olduğunu bilin. Bazı günler dengeniz ve odak noktalarınız kayacak. Vücudunuzu ve zihninizi olduğu gibi kabullenmeyi öğrenin; size sundukları armağanlara teşekkür edin ve sadece eksikliklerinize odaklanıp kendinizi rahatsız etmeyin.
Eski konseptleri bırakmak için kendinizi kucaklayın; bir gün uyanacaksınız ve gerçekten hayatta, yaşayan, nefes alan bir birey olmaya ek olarak daha huzurlu bir insana dönüştüğünüzü farkedeceksiniz!
Yorum Yok