Yaşam denen bu kısa kaman diliminde ne kadar az ömrümüz olduğunun hepimiz farkındayız. Doğduğumuz andan itibaren kum saati yavaş yavaş geriye yani sona, kimilerine göre ise yeni, bilinmeyen bir başlangıca doğru akıyor. Acele etmeye küçük yaşlardan beri teşvik ediliyoruz.
Okulda boş zaman kaybetmemeliyiz; ne de olsa yaşlandığımızda uzun yaz tatillerini ve miskinlik zamanlarını özlerken bulacağız kendimizi. Biraz daha zaman olsa belki hasretini duyduğumuz şeyleri yapmak için…
Pişmanlığın tohumlarını küçük yaşlardan atmışız herkes gibi.
Yetişkinlik zamanları geldiğinde baskı aba altından sopa gösteriyor; açık seçik göremesek de orada olduğunu hissediyoruz.
Belirli kurallar olmasa ve istisnalar kaideyi bozsa da yaşam çizelgemiz belli.
Aile kurmak için ne yapmalı? Emekliliğe nasıl hazırlanılır? Bu soruların cevapları bizden öncekiler tarafından kanun haline getirilmiş.
Çocuklar için, eğitim için, emeklilik ve hatta mezarımız için bile önceden b planı oluşturmamız lazım.
Her şey saat(!) tarafından ayarlanmış gibi görünüyor. Rahat bir şekilde emekli olabilmemiz için ne kadar para kazanmanız ve kariyerimizin belli bir yaşta başarılı sayılmaya nasıl başlaması gerektiğini öğretiyor Saat Amca bize; yanında da deneyim dediği ilacıyla. Hasta olduğumuzda bu ilacı içiyoruz.