Değişim & Zorluklar Farkındalık & Huzur

Olumsuzluk Büyüsü

sihir

Vücudumuz hakkında kurduğumuz olumsuz düşünceler bizi tüketiyor. Bu arsız düşüncelerin en güzel yaptığı şey bencilce bütün pozitif duygularımızı sömürmek ve geriye kızıgnlık ve utanç bırakmak.

Kurtuluş icin tek yol kim olduğumuzu kendimize hatırlatmaktan geciyor. Beden imajımızı ve ruh sağlığımızı en ufak parçamızdan itibaren baştan yaratmak ve bir sonraki sefer bu kınayıcı sesin yattığı noktayı ayırt etmek. İşte iyileşme sürecinde öğrendiğim (daha doğrusu kucaklamak zorunda kaldığım) 4 şey:

1.   Bütün düşünceler gerçek değildir.

Negatif vücut imajı ile ilgili fark ettiğim ilk şey bu konuda kendimize söylediğimiz önerilerin algılarımıza çok gerçekçi gelmesi. Kendimizi bu tür önergelerin doğruluğuna inandırmamız o kadar kolay ki… En zayıf olduğum dönemde bile birazcık daha kilo versem daha güzel görüneceğimi düşündüğümü hatırlıyorum. Belim biraz daha ince olabilirdi mesela, kollarım daha kaslı, kalçalarım daha ince…Beynim gerçekten beni inandıran kapsamlı yalanlar kurma konusunda cok başarılı! O dönemde bunları düşünürken, güzel olduğuma beni inandırabilecek tek bir insan dahi olduğunu sanmıyorum.

Eğer kendime söylediğim bu yalanları fark etmeseydim, bu kısır döngüyü muhtemelen hiçbir zaman aşamazdım.

İlk başlarda gerçekleri yalanlardan ayırmanız zor olabilir. Neyin gerçek neyin yalan olduğuna odaklanmak yerine size hangi düşünce ne kadar hizmet ediyor bunları sorgulayın. Aynaya baktığızda takıldığınız kusurların üzerine odaklanmak ve bu duyguların gerçek olup olmadığını sorgulamak yerine o anda şu soruyu sorun: ” Bu düşüncenin bana faydası ne?”

2. Mutlak kontrol sadece bir ilüzyon.

Yeme bozukluklarının çıkışının birçok sebebi olabilir ancak altında yatan tek bir ortak nokta var: kontrol. Vücudunuza giren ve çıkan besinler ile ilgili bağdaştırdığımız kontrol sorunları… Hayatımızda kontrol altında tutabileceğimiz nadir noktalardan birisi neyi ne kadar yemeği seçtiğimiz. Bunun kötü bir ilüzyon olduğunun farkında olmak o kadar zor ki… Aslında herşeyin kontrolünüz altında olduğunu düşündüğünüzde bile kontrol dışı hareketler bütününde kendi duygularınızla savaşıyor olabilirsiniz. Böyle durumların mutlak hakimi aslında kontrolu elinde bulundurduğunu düşünen birey değil; yeme bozukluğu ve bununla gelen çarpık düşünceler.

Kendimden örnek verecek olursam, ne zaman hayatıma dair kontrol edemediğim olaylar yaşansa kendimi daha sert yeme şartlarına bağlıyorum. Yeme düzenimi kontrol edebileceğimi (dolaylı olarak hayatımı) düşünürken kendimi obsesif bir şekilde sadece bazı yemek türlerini yerken buluyorum. Mesela, bu yaz düğünümüzün yapılacağı mekan bizi yüz üstü bıraktığından beri kendimi buz parmağa adadım. Günde en az 15 tane buz parmak yiyorum! Benimkisi dudak tiryakiliği oldu artık.. Evet komik ama çevremizde yaşanan şeyleri kontrol edemeyeceğimizi fark edip bunlara yönelik enkaz kurtarma çalışmaları yapmaya başladığımızda, yani akıntıya karşı çıkmadığımızda hayat aslında daha sakin.

Bu yüzden söyleyebilirim ki, hakimiyeti elden bırakmak aslında elde tutmaya çalışmaktan çok daha zor. Eğer herşeyi kontrol altında tutmaktan vazgeçtiğimi söylersem yalan olur, hala buzdolabımda kontrolu kaybettiğim anlarda elimin altında olsun diye jöle ve buzparmak var! Ancak şunun farkındayım ki kendime en büyük yeteneğin kontrolü elden bırakıp hayatla barışmak olduğunu hatırlatmakta daha becerikliyim.

3. Mükemmelliyetçilik ulaşılmaz.

Mükemmelliyetçilikle potansiyelimizin en uç noktasında yaşamak arasında ince bir çizgi var. Mükkemmelliyetçilik daha çok kendimize ulaşılmaz derecede yüksek standardlar belirlemek ve onlara ulaşmaya calışmakla ilgili bence. Ya herşey ya da hiçbir şey mentalitesi.

Sanıyorum ki mükemmelliyetçilik bir noktada bünyede bağımlılık yaratıyor. Birey eğer herşeyi mükemmel yaparsa acının ve yargıların minimize olacağını düşünüyor olmalı. Kaçırılan nokta ise atasözümüzle de özümsenmiş: Ağzıyla kuş tutsa yaranamamak!

Bence yapılabilinecek en güzel şey teslim olmak. Yapım aşamasında oldugumuzu kabul etmek. Kendimize ait tüm parçaları kucaklamak, kusurlu olanları bile. En önemlisi de sabırlı olmak.

4. Besinler düşman degil.

Olumsuz beden imajiyla doğrudan ilgili birşey varsa o da kilomuz (dolayısıyla besin maddeleri) Uyuşturucu ya da madde bağımlısı birisinden farklı olarak bizi tetikleyen şeylerden kaçmamız cok zor. Hayatımızın sonuna kadar yemek yemeden yaşayamayız ama kalori sayarak ve kendimize kalori limiti koyarak besinleri kolaylıkla dosttan düşmana çevirebiliriz! Hangi birimiz hayatımızı bu şekilde yaşamıyoruz/ yaşamadık? Bize dayatılan düz bir hesap var sonuçta, yakılan enerji > alınan enerji= kilo vermek. Keşke denklem bu kadar basit olabilseydi!

Bu noktada algımızı kalori saymaktan sağlıklı yaşama yönlendirmemiz gerekiyor. Hala her gün aynada kendime bakıp kıyafetlerimin duruşuna ve bedenime dikkat ediyorum. Ancak besinleri düşman olarak gördüğüm icin değil; bende yarattıkları etkiyi gözlemlemeyi sevdiğim için. Sağlıklı bir beden, parlayan bir cilt ve saçlar etrafa ışık yayıyor.

Sesi Susturmak

Dönem dönem zorlanmıyor muyum? Elbette, mükemmel olmadığımı kabullendim çünkü. Ozgüvensiz ve kusurlu hissettiğim zamanlar, beden algım degişiyor ve düşüncelerim negatife kayiyor. Bazı günler bilinçli olarak kendimi panik yapmamaya zorluyorum. Biliyorum ki bir gün tartıda çıkan rakamdan çok daha fazlası olacağım. Kalori hesabı yapmadan kendimi özgür bırakmış olacağım. O güne kadar bu düşünceleri fark ettiğim zaman üzerlerinde takılmadan bu sesi susturacağım. Peki siz?

 

Bunları Da Beğenebilirsin

1 Yorum

  • Cevapla
    Frankenunk
    13/12/2018 / 08:50

    Hello. And Bye.

Yorum Yazın